Labyrinth of Lamps: An Istanbul Bazaar Quest
FluentFiction - Turkish
Labyrinth of Lamps: An Istanbul Bazaar Quest
İstanbul'da güneş parlıyordu.
The sun was shining in Istanbul.
Güvercinler havada uçuşuyordu.
Pigeons were flying in the air.
Ali, Ayşe ve Mehmet büyük bir macera için Kapalıçarşı'ya gitmeye karar verdiler.
Ali, Ayşe, and Mehmet decided to go to the Grand Bazaar for a great adventure.
Kapalıçarşı kalabalıktı.
The Grand Bazaar was crowded.
İnsanlar, dükkanların önünden geçiyor, pazarlık yapıyordu.
People were passing by the shops, haggling.
Ali, Ayşe ve Mehmet rengarenk lambaları, baharat kokularını ve rengârenk kıyafetleri ile ünlü büyülü yere hayran kaldılar.
Ali, Ayşe, and Mehmet were amazed by the colorful lamps, the smell of spices, and the colorful clothes that the magical place was famous for.
Mehmet, "Burada kaybolabiliriz, dikkatli olalım," dedi
Mehmet said, "We could get lost here, let's be careful,"
ama Ali çok heyecanlıydı.
but Ali was very excited.
Hızla yürümeye başladı ve arkadaşlarından ayrıldı.
He started walking fast and left his friends.
Ayşe, "Ali, dur! Seni kaybederiz!" diye bağırdı
Ayşe shouted, "Stop, Ali! We'll lose you!"
ama Ali onu duymadı.
but Ali didn't hear her.
Ali, dar sokaklar arasında hızla ilerledi.
Ali swiftly moved through the narrow streets.
Sağa döndü, sola döndü. En sonunda, bir halıcının önündeki tezgâhı görünce durdu.
He turned right, left, and finally stopped when he saw a rug in front of a carpet seller.
“Ne güzel halılar!” dedi.
"What beautiful rugs!" he said.
Ancak ayakları bir halıya takıldı ve Ali yere düşerken, o da tezgâhtaki tüm eşyaları devirdi.
But as he walked, he tripped over a rug and fell, knocking over all the items on the stand.
Birden her yerde halılar, yastıklar ve lambalar vardı.
Suddenly, there were rugs, cushions, and lamps everywhere.
Ali kalktı ve "Çok özür dilerim!" dedi.
Ali got up and said, "I'm so sorry!"
Dükkan sahibi kızgın görünüyordu, ama sonra gülmeye başladı.
The shop owner looked angry, but then started laughing.
“Sorun değil, genç adam. Her şey tamam,” dedi ve Ali'ye yardım etmeye başladı.
"No problem, young man. Everything's fine," he said and started helping Ali.
Bu süre zarfında Ayşe ve Mehmet dükkan sahibine Ali'yi arıyorlardı.
Meanwhile, Ayşe and Mehmet were searching for Ali in the shop.
“Ali’yi gördünüz mü?” dediler.
They asked, "Have you seen Ali?"
Dükkan sahibi onlara işaret etti ve “O burada, dükkânımda!” dedi.
The shop owner pointed at the shop and said, "He's here, in my shop!"
Ayşe ve Mehmet içeri koştular. Ali'yi eşyaların arasında buldular.
Ayşe and Mehmet rushed inside and found Ali among the items.
Herkes birbirine bakıp güldü.
Everyone laughed.
Ali, “Beni bulduk, ama ben yolu bulamadım!” dedi.
Ali said, "You found me, but I couldn't find my way!"
Sonra, dükkan sahibi onlara Kapalıçarşı'nın çıkışına gösterdi.
Then, the shop owner showed them the way to exit the Grand Bazaar.
Ayşe, Mehmet ve dükkan sahibi Ali'ye yardım ettiler.
Ayşe, Mehmet, and the shop owner helped Ali.
Eşyaları yerine koydular ve dışarı çıktılar.
They put the items back and went outside.
Güneş batıyordu ve Kapalıçarşı'da her şey yavaş yavaş sakinleşiyordu.
The sun was setting, and everything was slowly calming down at the Grand Bazaar.
Üç arkadaş, yaşadıkları macerayı konuşarak evlerine döndüler.
The three friends headed home, talking about the adventure they had.
Ali, "Bir daha buraya gelirsem, yolumu kaybetmemeye dikkat edeceğim," dedi
Ali said, "If I come here again, I'll make sure not to lose my way,"
ve hepsi güldü.
and they all laughed.
İstanbul'un kalbindeki Kapalıçarşı onlara unutulmaz bir anı bırakmıştı.
The Grand Bazaar in the heart of Istanbul had left them with an unforgettable memory.