FluentFiction - Turkish

Cappadocia's Trials: A Family's Battle with Nature & Healing

FluentFiction - Turkish

17m 54sJune 30, 2024

Cappadocia's Trials: A Family's Battle with Nature & Healing

1x
0:000:00
View Mode:
  • Kemal, sabahın ilk ışıkları ile uyandı.

    Kemal woke up with the first light of dawn.

  • Gözleri tarladan gelecek seslerde, yüreği ise çiftliğin geleceğinde.

    His eyes were on the sounds coming from the field, while his heart was focused on the future of the farm.

  • Yaz ayları burada, Kapadokya'nın yemyeşil tarlalarında yoğun geçerdi.

    Summers here, in the lush fields of Cappadocia, were always busy.

  • Gökyüzünde yükselen sıcak hava balonları manzarayı daha da güzelleştirirdi.

    The hot air balloons rising in the sky made the scenery even more beautiful.

  • Elif, Kemal'in kuzeni, çiftlikte yaz tatilini geçiriyordu.

    Elif, Kemal's cousin, was spending her summer vacation at the farm.

  • Elif tıp fakültesinde öğrenciydi ve burada öğrendiklerini uygulama şansı buluyordu.

    Elif was a medical student and had the chance to practice what she had learned here.

  • Bu, onun hem tatili hem de pratiğiydi.

    This was both a vacation and practical experience for her.

  • Aslı ise Kemal'in hayat arkadaşı, çiftliğin gizli kahramanıydı.

    Aslı, on the other hand, was Kemal's life partner and the unsung hero of the farm.

  • İkisi de ailelerinin refahı için gece gündüz çalışırdı.

    Both of them worked day and night for the well-being of their families.

  • Bir gün, Aslı tarlada çalışırken aniden nefes almakta zorlandı.

    One day, while Aslı was working in the field, she suddenly had trouble breathing.

  • Derisi kızardı ve dudakları şişmeye başladı.

    Her skin turned red, and her lips started to swell.

  • Kemal, hızla Aslı'nın yanına koştu. Paniklemişti.

    Kemal quickly ran to Aslı's side, panicking.

  • Bu ani alerjik tepkiyi daha önce hiç yaşamamışlardı.

    They had never experienced such a sudden allergic reaction before.

  • "Elif, hemen gel!" diye bağırdı Kemal.

    "Elif, come here immediately!" shouted Kemal.

  • Elif koşarak geldi ve durumu inceledi.

    Elif ran over and examined the situation.

  • "Bu ciddi bir alerjik reaksiyon," dedi Elif.

    "This is a serious allergic reaction," Elif said.

  • "Ne yapacağız?"

    "What are we going to do?"

  • Kemal'in aklında iki seçenek vardı.

    Kemal had two options in mind.

  • Profesyonel yardım almak için şehir merkezine gitmek ki bu hem uzak hem de masraflıydı,

    Either they could go to the city center for professional help, which was both far and expensive,

  • ya da Elif'in önerileriyle hareket etmek.

    or they could act on Elif's suggestions.

  • "Mecburen anlaman gerekiyor," dedi Kemal, Elif'e bakarak.

    "You have to understand, we don't have any other choice right now," Kemal said, looking at Elif.

  • "Şu an elimin altında sadece sen varsın."

    "You're the only one we have at the moment."

  • Elif, çantasında taşıdığı bazı ilaçları ve tıbbi malzemeleri çıkardı.

    Elif took out some medications and medical supplies she carried in her bag.

  • Aslı'ya önce antihistaminik bir ilaç verdi.

    She first gave Aslı an antihistamine.

  • Sonra ona yatmasını ve dinlenmesini söyledi.

    Then she told her to lie down and rest.

  • Birkaç saat geçti ama Aslı'nın durumu kötüye gitti.

    Several hours passed, but Aslı's condition worsened.

  • Nefesi daha da zorlaşmıştı.

    Her breathing became even more labored.

  • Kemal'in gözü yaşlıydı.

    Kemal's eyes were filled with tears.

  • "Yanlış mı yaptık, Elif?" dedi.

    "Did we do the wrong thing, Elif?" he asked.

  • "Gerekli müdahaleyi yapmam lazım," dedi Elif, kararlılıkla.

    "I need to make the necessary intervention," Elif said resolutely.

  • Eski bir Anadolu ilacını düşündü.

    She thought about an ancient Anatolian remedy.

  • Bal ve limon karışımını hazırladı ve bu karışımı Aslı'ya içirdi.

    She prepared a mixture of honey and lemon and gave it to Aslı to drink.

  • Aynı zamanda nefes yolunu açacak bazı modern ilaçları uyguladı.

    At the same time, she administered some modern medications to open up her airways.

  • Saatler sonra, Aslı'nın nefesi düzene girmeye başladı.

    Hours later, Aslı's breathing began to stabilize.

  • Rengi normale dönüyordu.

    Her color was returning to normal.

  • Kemal derin bir nefes aldı ve Elif'e teşekkür etti.

    Kemal took a deep breath and thanked Elif, his eyes welling up.

  • "Artık biliyorum ki her zaman her şeyi tek başıma yapmam gerekmiyor," dedi Kemal.

    "Now I know I don't always have to do everything by myself," Kemal said.

  • "Birlikte olmak her şeyi daha kolay yapıyor."

    "Being together makes everything easier."

  • Elif, Kemal'e gülümseyerek baktı.

    Elif smiled at Kemal.

  • "Aile böyle bir şeydir işte."

    "That's what family is all about."

  • Aslı iyileşirken, çiftlikte hayat normale dönmeye başladı.

    As Aslı recovered, life on the farm began to return to normal.

  • Kemal, artık üzerindeki yükü biraz daha hafifletmeyi öğrendi.

    Kemal learned to lighten the burden on his shoulders a bit.

  • Elif, uygulamaları sayesinde gelecekte daha da başarılı bir doktor olacaktı.

    Elif, through her practical experiences, would become an even more successful doctor in the future.

  • Ve Aslı, bu zor günlerde bile ailesinin yanında olduğunu hissederek iyileşti.

    And Aslı, even in these tough times, healed knowing her family was by her side.

  • Kapadokya'nın güzel tarlalarında, sıcak hava balonları yükselirken, kendilerinden emin, güçlü ve birbirine daha da bağlı bir aile olmaya devam ettiler.

    In the beautiful fields of Cappadocia, as hot air balloons rose into the sky, they continued to be a more confident, stronger, and even more closely-knit family.