FluentFiction - Turkish

Capturing Istanbul: A Photographic Journey at Ortaköy Bazaar

FluentFiction - Turkish

16m 47sJuly 15, 2024

Capturing Istanbul: A Photographic Journey at Ortaköy Bazaar

1x
0:000:00
View Mode:
  • Ortaköy Çarşısı'nın sıcak bir yaz günüydü.

    It was a hot summer day at the Ortaköy Bazaar.

  • Havada kebap, baharat ve taze ekmek kokuları dolaşıyordu.

    The air was filled with the smells of kebab, spices, and fresh bread.

  • İnsanlar tezgahların etrafında toplanmış, alışveriş yapıyordu.

    People were gathered around the stalls, shopping.

  • İlayda, çarşının renkli atmosferini fotoğraflamak istiyordu.

    Ilayda wanted to photograph the colorful atmosphere of the bazaar.

  • Ama kalabalık onu şaşkına çeviriyordu.

    But the crowd was overwhelming her.

  • Herkes acele ediyordu ve kimse durmuyordu.

    Everyone was in a hurry, and no one was stopping.

  • Birden, kalın sesli bir adam seslendi.

    Suddenly, a deep-voiced man called out.

  • "Afedersiniz! Fotoğraf mı çekiyorsunuz?"

    "Excuse me! Are you taking photos?"

  • Bu Emir'di, elinde not defteri ve kalemiyle.

    It was Emir, holding a notebook and a pen.

  • Gözlüklerinin üzerinden İlayda'ya bakıyordu.

    He was looking at Ilayda over his glasses.

  • "Merhaba, evet," dedi İlayda.

    "Hello, yes," Ilayda replied.

  • "İstanbul'un ruhunu yakalamak istiyorum. Ama çok kalabalık."

    "I want to capture the spirit of Istanbul. But it's very crowded."

  • Emir gülümsedi.

    Emir smiled.

  • "Ben de ilginç hikayeler arıyorum. İkimiz de burada bir şeyler bulabiliriz."

    "I'm also looking for interesting stories. We might both find something here."

  • İkisinin de amacı benzerdi ama yolları farklıydı.

    Their goals were similar, but their paths were different.

  • İlayda en iyi açıları bulmak için yukarı çıkmak istedi ve Emir, hikayelerle dolu bir yer arıyordu.

    Ilayda wanted to find the best angles by going higher, and Emir was searching for a place full of stories.

  • Emir'in aklına bir fikir geldi.

    Emir had an idea.

  • "Çarşının yakınında eski bir bina var," dedi Emir.

    "There is an old building near the bazaar," said Emir.

  • "Tepesine çıkarsak mükemmel bir manzara buluruz."

    "If we go to the top, we might find a perfect view."

  • İlayda başını salladı.

    Ilayda nodded.

  • "Hadi gidelim!"

    "Let's go!"

  • Birlikte dar sokaklardan geçtiler.

    Together, they passed through narrow streets.

  • Binanın girişini bulduklarında, içeri girdiler ve dar merdivenleri tırmandılar.

    When they found the entrance to the building, they went inside and climbed the narrow stairs.

  • Bina eskiydi ve adımları yankılanıyordu.

    The building was old, and their steps echoed.

  • Tepeye vardıklarında, nefes kesen bir manzara onları karşıladı.

    When they reached the top, a breathtaking view greeted them.

  • Boğaz, çarşı ve köprü hepsi bir aradaydı.

    The Bosphorus, the bazaar, and the bridge were all together.

  • İlayda kamerayı çıkardı ve Emir not defterini açtı.

    Ilayda took out her camera, and Emir opened his notebook.

  • İkisi de bu anı doyasıya yaşamak istiyordu.

    Both wanted to fully experience this moment.

  • İlayda fotoğraflarını çekerken, Emir İstanbul'un tarihini anlatıyordu.

    While Ilayda was taking photos, Emir was talking about the history of Istanbul.

  • "Bu noktadan bakınca," dedi Emir, "Geçmiş ve gelecek bir arada."

    "Looking from this point," said Emir, "the past and the future come together."

  • İlayda, kameranın arkasından gülümsedi.

    Ilayda smiled from behind the camera.

  • "Bunu hissettim. Fotoğraflarım anlam kazandı."

    "I felt that. My photos gained meaning."

  • Gün batımına kadar orada kaldılar.

    They stayed there until sunset.

  • O anları birlikte belgelediler.

    They documented those moments together.

  • İlayda fotoğrafladı, Emir yazdı.

    Ilayda photographed, and Emir wrote.

  • Akşam olduğunda, aşağı indiler.

    By evening, they went down.

  • Çarşının ışıkları yanmış, ortam daha da büyülü hale gelmişti.

    The bazaar's lights had turned on, and the atmosphere had become even more magical.

  • Çıkarken, Emir telefonunu İlayda'ya uzattı.

    As they were leaving, Emir handed his phone to Ilayda.

  • "İletişimde kalalım.

    "Let's keep in touch.

  • Belki bir gün daha fazla işbirliği yaparız."

    Maybe one day we can collaborate more."

  • İlayda olumlu bir şekilde başını salladı.

    Ilayda nodded positively.

  • "Evet, bu harika olur."

    "Yes, that would be great."

  • Ortaköy Çarşısı'ndaki o günü unutmadılar.

    They never forgot that day at Ortaköy Bazaar.

  • İlayda paylaşmayı öğrendi. Emir ise yeni bir bakış açısı kazandı.

    Ilayda learned to share, and Emir gained a new perspective.

  • Belki de ikisinin yolları tekrar kesişecekti.

    Maybe their paths would cross again.

  • Ve böylece, iki turist ortak bir tutkuyla buluşmuş, İstanbul'un kalbinde yeni bir hikaye yazmışlardı.

    And so, two tourists with a shared passion met and wrote a new story in the heart of Istanbul.