FluentFiction - Turkish

Inspiration by the Bosphorus: A Tale of Art and Chance Meetings

FluentFiction - Turkish

18m 01sAugust 2, 2024

Inspiration by the Bosphorus: A Tale of Art and Chance Meetings

1x
0:000:00
View Mode:
  • Deniz, sabah erkenden kalktı.

    Deniz woke up early in the morning.

  • Bugün Ortaköy'deki proje için ilham bulmak istiyordu.

    He wanted to find inspiration for the project in Ortaköy today.

  • Ortaköy Camii'nin yanında bir sahil kafesine oturdu.

    He sat down at a waterfront café next to the Ortaköy Mosque.

  • Kafede, denizin kokusu ve taze Türk kahvesinin kokusu vardı.

    The café was filled with the scent of the sea and freshly brewed Turkish coffee.

  • Manzara muhteşemdi.

    The view was magnificent.

  • Selin, her zamanki gibi kafede bir masa seçti.

    As usual, Selin picked a table at the café.

  • Paletini ve tuvalini hazırladı.

    She prepared her palette and canvas.

  • İçi huzursuzdu.

    She felt unsettled inside.

  • Yaklaşan sergi için resim yapması gerekiyordu.

    She needed to paint for the upcoming exhibition.

  • Ama ilham gelmiyordu.

    But inspiration wasn’t coming.

  • Deniz ve güneş, onun ruhunu ısıtamadı.

    The sea and the sun couldn’t warm her soul.

  • Deniz, oturduğu masadan Selin'i fark etti.

    From his table, Deniz noticed Selin.

  • Oldukça dalgın görünüyordu.

    She looked quite pensive.

  • O anda karar verdi.

    He decided at that moment.

  • Konuşmak için yanına gitti.

    He went over to talk to her.

  • “Merhaba, ben Deniz. Burada biraz çalışmak istiyorum. Sizi rahatsız etmiyorsam, oturabilir miyim?” dedi.

    “Hello, I’m Deniz. I want to work here a bit. If I’m not disturbing you, may I sit?” he asked.

  • Selin, Deniz’e baktı.

    Selin looked at Deniz.

  • İlk başta biraz mesafeli davrandı.

    She was initially a bit distant.

  • “Tabii, oturabilirsiniz. Ben de resim yapmaya çalışıyorum. Ama zorlanıyorum,” dedi.

    “Sure, you can sit. I’m trying to paint, but I’m struggling,” she said.

  • Gözlerinde bir hüzün vardı.

    There was a sadness in her eyes.

  • Deniz, sessizce çantasından eskiz defterini çıkardı.

    Deniz silently took his sketchbook out of his bag.

  • “Ben de mimarım. Şu an iyi bir tasarım üzerinde çalışıyorum ama ben de ilham bulmakta zorlanıyorum,” dedi.

    “I’m an architect too. I’m working on a good design right now, but I’m also having trouble finding inspiration,” he said.

  • Selin hafifçe gülümsedi.

    Selin smiled slightly.

  • Dakikalar geçti.

    Minutes passed.

  • Deniz, Ortaköy Camii'ni eskizlemeye başladı.

    Deniz began sketching the Ortaköy Mosque.

  • Selin dikkatle izledi.

    Selin watched carefully.

  • Deniz’in mimarisindeki detaylar ona ilham vermeye başladı.

    The details in Deniz’s architecture started to inspire her.

  • “Bu çok güzel,” dedi Selin.

    “This is beautiful,” she said.

  • “Bu eskizi boyamama izin verir misin?”

    “May I color this sketch?”

  • Deniz heyecanla kabul etti.

    Deniz excitedly agreed.

  • Selin, Deniz’in çizimlerini renklendirmeye başladı.

    Selin began to add colors to Deniz's drawings.

  • Eline fırça aldıkça içindeki blok yavaşça kayboldu.

    As she picked up the brush, the block within her slowly disappeared.

  • Renkler tuvalde dans ediyordu.

    The colors danced on the canvas.

  • Saatler geçti.

    Hours passed.

  • İkisi de kendi dünyalarına dalmıştı.

    Both were lost in their own worlds.

  • Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar.

    They didn’t realize how time had flown by.

  • Mükemmel bir uyum içinde çalışıyorlardı.

    They worked in perfect harmony.

  • Sonunda eser tamamlandı.

    Finally, the piece was completed.

  • Gözlerine inanamadılar.

    They couldn’t believe their eyes.

  • Hem modern hem geleneksel bir eserdi.

    It was both modern and traditional.

  • Deniz ve Selin birbirlerine gülümseyerek baktı.

    Deniz and Selin looked at each other and smiled.

  • “Bu harika oldu,” dedi Deniz.

    “This turned out great,” Deniz said.

  • “Birbirimize yardımcı olduk.”

    “We helped each other.”

  • “Evet,” diye onayladı Selin.

    “Yes,” Selin agreed.

  • “Teşekkür ederim Deniz. Senin sayende ilham buldum.”

    “Thank you, Deniz. I found inspiration because of you.”

  • Deniz çantasından bir kartvizit çıkardı.

    Deniz pulled out a business card from his bag.

  • “Birbirimize daha çok yardımcı olabiliriz. Bu benim kartvizitim,” dedi.

    “We can help each other more. This is my card,” he said.

  • Selin de kartını verdi.

    Selin gave him her card as well.

  • “Ben de sana minnettarım.

    “I’m grateful to you too.

  • Görüşmeye devam edelim.”

    Let’s keep in touch.”

  • Onlar ayrıldığında, her iki karakter de değişmişti.

    When they parted, both characters had changed.

  • Deniz, tekrar güvenmeyi öğrenmişti.

    Deniz had learned to trust again.

  • Selin ise sanatsal tıkanıklığını aşmıştı.

    Selin had overcome her artistic block.

  • İkisi de yeni bir başlangıç için heyecanlıydı.

    Both were excited for a new beginning.

  • Yaz gününün parlak ışıkları altında, bir dostluk ve belki bir aşk filizlenmişti.

    Under the bright lights of a summer day, a friendship, and perhaps a love, had blossomed.

  • Ortaköy'de, deniz ve cami manzarasında, iki ruh birbirini bulmuştu.

    In Ortaköy, with the sea and mosque in the background, two souls had found each other.