Emir, Zeynep ve Leyla bir kış günü kahve kavurma atölyesinde buluştular.

Emir, Zeynep, and Leyla met at a coffee roasting workshop on a winter day.

Hava dışarıda çok soğuktu ama atölye sıcaktı.

It was very cold outside, but the workshop was warm.

İçeri girdiklerinde, taze çekilmiş kahve kokusu onları karşıladı.

As they entered, the aroma of freshly ground coffee greeted them.

Herkesin elinde birer bardak sıcak içecek vardı.

Everyone had a cup of hot beverage in their hand.

Fonda espresso makinelerinin buhar çıkartan sesleri toplantılarına huzurlu bir ortam katıyordu.

The sound of steam from the espresso machines in the background added a peaceful atmosphere to their meeting.

Bu grup okul projesi için burada buluşmuştu.

This group had gathered there for a school project.

Emir, grubu iyi bir şekilde organize etmek istiyordu.

Emir wanted to organize the group efficiently.

Emir, işleri bölmeyi ve her şeyin zamanında ilerlemesini sağlamak için bir plan yapmıştı.

He had made a plan to divide tasks and ensure everything progressed on time.

Ama Zeynep genelde toplantılarda ön plana çıkıyor ve Emir'in planlarının önüne geçiyordu.

But Zeynep often took the lead in meetings and overshadowed Emir's plans.

Çoğu zaman Zeynep'e ayak uydurmak oldukça zordu.

Keeping up with Zeynep was often quite challenging.

Zeynep ise her zaman ne yapması gerektiğinden emin değildi.

Zeynep, however, was not always sure about what she needed to do.

İyi bir lider olmanın baskısını hissediyordu.

She felt the pressure of being a good leader.

Leyla, masanın köşesinde oturuyordu.

Leyla sat at the corner of the table.

Yaratıcı fikirleri vardı ama bunları söylemekten çekiniyordu.

She had creative ideas but was hesitant to share them.

Toplantının ortasında Emir derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

In the middle of the meeting, Emir took a deep breath and started to speak.

"Arkadaşlar," dedi, "Projede rollerimizi daha dengeli dağıtalım.

"Friends," he said, "let's distribute the roles in our project more evenly.

Hepimizin katkısı önemli."

Everyone's contribution is important."

Emir, herkesin güçlü olduğu alanlara odaklanma fikrini önerdi.

Emir suggested the idea of focusing on everyone’s strengths.

Zeynep bu fikri düşündü ve olumlu baktı.

Zeynep considered this idea and looked at it positively.

"Haklısın Emir," dedi Zeynep.

"You're right, Emir," she said.

"Belki de biraz geri çekilip başka fikirler dinlemem gerek."

"Maybe I need to step back a bit and listen to other ideas."

Leyla başını kaldırdı.

Leyla lifted her head.

"Ben de birkaç tasarım fikri düşündüm," dedi usulca.

"I've also thought of a few design ideas," she said quietly.

Emir ve Zeynep onu teşvik etti.

Emir and Zeynep encouraged her.

Leyla, hayal ettiği konsepti onlarla paylaştı.

Leyla shared the concept she had envisioned with them.

Bu, projeyi zenginleştirecek türden bir fikirdi.

It was a kind of idea that would enrich the project.

Sonraki toplantıda fikirlerini birleştirdiler.

In the next meeting, they combined their ideas.

Emir sistematik bir plan hazırladı.

Emir prepared a systematic plan.

Zeynep, dağıtılan görevleri onayladı ve herkesin katkısını dinledi.

Zeynep approved the assigned tasks and listened to everyone's input.

Leyla'nın gözden geçirme ve tasarım önerileri projenin yaratıcı yönünü güçlendirdi.

Leyla's review and design suggestions strengthened the creative aspect of the project.

Final sunumunda, jüri projelerine hayran kaldı.

During the final presentation, the jury admired their project.

Çalışmalarının övgü dolu sözlerle takdir edilmesi hepsini mutlu etti.

The appreciation of their work with words of praise made them all happy.

Ardından, başarılarını kutlamak için kahve kavurma atölyesinde farklı kahve karışımlarını denediler.

Then, to celebrate their success, they tried different coffee blends at the coffee roasting workshop.

Her yudumda birlikte başardıkları işin tadını çıkardılar.

With each sip, they savored the work they had accomplished together.

Bu deneyim Emir'e güven verdi.

This experience gave Emir confidence.

Kendini artık bir takımda değerli bir oyuncu olarak hissediyordu.

He now felt like a valuable player in a team.

Zeynep ise liderliğin sadece konuşmak değil, dinlemek de olduğunu öğrenmiş oldu.

Zeynep learned that leadership is not just about speaking but also about listening.

Leyla, projeye katkıda bulunmaktan mutluydu ve kendine olan güveni arttı.

Leyla was happy to contribute to the project and her self-confidence increased.

Böylece dostlukları ve grup çalışmaları zenginleşti.

Thus, their friendship and teamwork were enriched.

Okul projeleri sadece bir başlangıçtı; bu deneyim, onları gerçek hayatta da güçlü birer ekip arkadaşı yaptı.

The school project was just a beginning; this experience made them strong team players in real life too.