FluentFiction - Turkish

From Friendship to Love: A Winter Tale by the Bosphorus

FluentFiction - Turkish

15m 33sFebruary 23, 2025
Checking access...

Loading audio...

From Friendship to Love: A Winter Tale by the Bosphorus

1x
0:000:00

Sign in for Premium Access

Sign in to access ad-free premium audio for this episode with a FluentFiction Plus subscription.

View Mode:
  • İstanbul'da kışın soğuk bir gününde, boğazın kenarında sıcacık, küçük bir kafede Deniz ve Emre bir aradaydı.

    On a cold winter day in İstanbul, by the edge of the boğaz, Deniz and Emre were together in a warm, small café.

  • Burası, lezzetli kahve kokusu ve boğazdan esen hafif rüzgarla doluydu.

    The place was filled with the aroma of delicious coffee and a gentle breeze from the strait.

  • Deniz kafasında kitaplarda kaybolmuştu.

    Deniz was lost in books in her mind.

  • Notlarına sıkı sıkıya tutunmuş, duyduğu tek şeyin kurşun kalemin sayfada çıkardığı ses olduğundan emindi.

    She clung tightly to her notes, sure that the only sound she heard was the scratch of the pencil on paper.

  • Emre ise hafifçe kıpırdanıyordu.

    Meanwhile, Emre was slightly restless.

  • Gözleri arada bir denizi ve arada bir Deniz'i seyrediyordu.

    His eyes occasionally wandered to the sea and then to Deniz.

  • Her ikisi de sınavlar için endişeliydi, ama Emre'nin kafasında farklı bir şey daha vardı.

    Both were anxious about their exams, but Emre had something else on his mind.

  • O cesaret edemediği ağır kelimeler... "Deniz," dedi Emre, "Bir ara verelim mi?

    Those heavy words that he dared not utter... "Deniz," said Emre, "Shall we take a break?

  • Bak, sana bir şey hazırladım."

    Look, I've prepared something for you."

  • Deniz, başını kaldırdı ve şaşkınlıkla Emre'ye baktı.

    Deniz raised her head and looked at Emre with curiosity.

  • Masanın üzerinde bir zarfta kalp şekilli bir kağıt ortaya çıktı.

    A heart-shaped piece of paper emerged from an envelope on the table.

  • "Bu ne?"

    "What's this?"

  • diye sordu gülümseyerek.

    she asked, smiling.

  • "Bu bir quiz!"

    "It's a quiz!"

  • dedi Emre, gülerek.

    Emre said, laughing.

  • "Sevgililer Günü temalı.

    "Valentine's Day themed.

  • Biraz eğlenelim, hem kafamızı dağıtmış oluruz."

    Let's have some fun, and it'll take our minds off things."

  • Deniz ona güvendi.

    Deniz trusted him.

  • İki arkadaş quizi çözerken vakit çabuk geçti.

    As the two friends tackled the quiz, time flew by.

  • Gülüştüler, şakalaştılar, ve sonunda Deniz yüksek puan aldı.

    They laughed and joked, and in the end, Deniz scored high.

  • Ancak verdiği cevaplar arasında Emre'nin kendi duygularını saklamaya çalıştığı bir soru vardı.

    However, among the answers she gave, there was a question where Emre had tried to hide his feelings.

  • Deniz'in cevabı ona Emre'nin aslında ne demek istediğini gösterdi.

    Deniz's answer showed her what Emre actually meant.

  • Emre bir an sustu, kalbi hızla atıyordu.

    Emre paused for a moment, his heart racing.

  • "Şey, Deniz," dedi yavaşça ve biraz da utangaç.

    "Well, Deniz," he said slowly and a bit shyly.

  • "Sana sadece arkadaşlığımızdan fazlasını hissettiğimi bildirmek isterim."

    "I just wanted to let you know that I feel more than just friendship for you."

  • Deniz bu beklenmedik açıklama karşısında şaşırdı.

    Deniz was surprised by this unexpected declaration.

  • Ancak içinde bir sıcaklık hissetti.

    Yet, she felt a warmth inside.

  • Emre'nin dürüstlüğü, zayıf anlarını paylaşması onu etkiledi.

    Emre's honesty, his willingness to share his vulnerabilities, affected her.

  • Belki de iki yıldır yalnızca dostluk diye düşündüğü şeye farklı bir biçimde bakması gerekiyordu.

    Perhaps she needed to see what she thought was merely friendship for the past two years in a different light.

  • Deniz sessizce Emre'nin elini tuttu.

    Deniz quietly took Emre's hand.

  • "Yani demek istediğim... belki bunun sadece bir arkadaşlık olmadığını anlamalıyım."

    "What I mean is... maybe I should understand that this isn't just a friendship."

  • Boğaz dışarıda sessizce akar, gündüz akşam üzeri olurken, ikisi de aralarındaki ilişkinin yeni bir evreye geçtiğini biliyordu.

    Outside, the boğaz flowed silently as the day turned to evening, and both knew that their relationship was entering a new phase.

  • Deniz bundan sonra sınavlarına hazırlanırken, hayatın sadece kitaplardan ibaret olmadığını, sevdiklerinin her şeyden önemli olabileceğini anladı.

    As Deniz prepared for her exams from then on, she realized that life wasn't just about books and that those she loved could be more important than anything else.

  • Emre ise sonunda rahatlamıştı.

    Emre finally felt relieved.

  • Duyguları artık saklı değildi.

    His feelings were no longer hidden.

  • Kafedeki kalabalığın arasında, boğaza karşı bir kez daha gülümsediler.

    Among the crowd in the café, they smiled once more towards the boğaz.

  • İkisi de hayata ve her gelen güne dair küçük bir sevgi kırıntısını keşfetmişlerdi.

    Both had discovered a small crumb of love in life and every new day.

  • Velhasıl, derslerle başlayan gün bir sevgi dersine dönüşmüştü.

    In the end, a day that started with lessons turned into a lesson of love.