FluentFiction - Turkish

Restoring Light: A Sibling's Quest Through İstanbul's Shadows

FluentFiction - Turkish

17m 18sMarch 22, 2025

Restoring Light: A Sibling's Quest Through İstanbul's Shadows

1x
0:000:00
View Mode:
  • İstanbul eski ihtişamını kaybetmişti.

    İstanbul had lost its former splendor.

  • Şehir karanlıklar içindeydi.

    The city was engulfed in darkness.

  • Gökyüzünde yıldızlar bile sönük görünüyordu.

    Even the stars in the sky appeared dim.

  • Can, yavaş adımlarla terk edilmiş sokaklarda ilerliyordu.

    Can was walking slowly through the abandoned streets.

  • Kafasında yalnızca bir düşünce vardı: Kayıp kız kardeşi.

    He had only one thought on his mind: His missing sister.

  • Can, gözlerinin önüne gelen Ayasofya'yı gördü.

    Can saw the Ayasofya appear before his eyes.

  • Yıkık duvarları ve boş pencereleri ile hayalet gibi duruyordu.

    With its crumbling walls and empty windows, it stood like a ghost.

  • Kendi kendine, "Buradaydı," dedi.

    He said to himself, "She was here.

  • "Kardeşim burada kayboldu."

    My sister disappeared here."

  • Birden, arkasından bir ses duydu.

    Suddenly, he heard a voice from behind.

  • Döndüğünde, Zeynep adlı bir kadınla karşılaştı.

    When he turned around, he encountered a woman named Zeynep.

  • Zeynep siyah bir pelerin giymişti ve gözleri gece kadar karanlıktı.

    Zeynep was wearing a black cloak, and her eyes were as dark as the night.

  • "Yardım edebilirim," dedi Zeynep, kısık bir sesle.

    "I can help," said Zeynep in a low voice.

  • Can, Zeynep'e güvenip güvenmemekte kararsızdı.

    Can was uncertain whether to trust Zeynep or not.

  • Ama başka seçeneği yoktu.

    But he had no other option.

  • "Kardeşimi bulmak zorundayım," dedi kalbinin derinliklerinden gelen bir çaresizlikle.

    "I must find my sister," he said with a desperation that came from the depths of his heart.

  • Zeynep önde, Can arkada, Saraçhane’ye doğru ilerlediler.

    With Zeynep leading and Can following, they proceeded towards Saraçhane.

  • Bu bölge tamamen karanlığa gömülmüştü.

    This area was completely shrouded in darkness.

  • Rüzgarın uğultusu arasında, ara sıra kırık camların sesleri duyuluyordu.

    Among the howling of the wind, the sound of broken glass could occasionally be heard.

  • "Zeynep, neden burası bu kadar tehlikeli?"

    "Zeynep, why is this place so dangerous?"

  • diye sordu Can.

    Can asked.

  • Zeynep, bir an duraksadı.

    Zeynep hesitated for a moment.

  • Sonra, "Buradaki sırlar çok eski.

    Then she replied, "The secrets here are very old.

  • Herkes bilmez.

    Not everyone knows.

  • Çok dikkatli olmalıyız.

    We must be very careful.

  • Karanlık tehlikeleri saklar," diye yanıtladı.

    Darkness hides dangers."

  • Yolun sonuna geldiklerinde, büyük bir binanın önünde durdular.

    When they reached the end of the road, they stood in front of a large building.

  • Zeynep, "İşte burada," dedi.

    Zeynep said, "Here it is."

  • Binanın içinde bir jeneratör vardı.

    Inside the building, there was a generator.

  • "Kardeşin bir kapana kısıldı," diye ekledi Zeynep, Can'a yöneldi.

    "Your sister is trapped," Zeynep added, turning to Can.

  • Can tereddüt etti.

    Can hesitated.

  • Eğer jeneratörü çalıştırırsa, belki de daha büyük bir tehlikeyi açığa çıkaracaktı.

    If he started the generator, he might unleash an even greater danger.

  • Ama başka çaresi yoktu.

    But he had no other choice.

  • Derin bir nefes aldı ve jeneratörü çalıştırdı.

    He took a deep breath and started the generator.

  • Aniden, tüm bölge parlamaya başladı.

    Suddenly, the entire area lit up.

  • Eski sokak lambaları, binaların siluetlerini ortaya çıkardı.

    Old street lamps revealed the silhouettes of the buildings.

  • Kız kardeşinin sesi duyulmaya başladı, "Abi, buradayım!"

    The voice of his sister began to be heard, "Brother, I'm here!"

  • Can, sesin yönüne doğru koştu.

    Can ran in the direction of the voice.

  • Nihayet küçük kardeşine sarıldı.

    Finally, he embraced his younger sister.

  • Gözyaşları, kirli yüzünde parlak izler bıraktı.

    Tears left bright trails on his dirty face.

  • Kardeşi güvende olduğu için mutluydu.

    He was happy his sister was safe.

  • Zeynep, sessizce yanlarında duruyordu.

    Zeynep stood silently beside them.

  • Işığın altında, Can Zeynep'in yüzünü daha net görebildi.

    In the light, Can could see Zeynep's face more clearly.

  • Zeynep'in geçmişi sırlarla doluydu, ama ona yardım etmişti.

    Zeynep's past was full of secrets, but she had helped him.

  • Can, "Teşekkür ederim," dedi.

    Can said, "Thank you."

  • Artık yalnızca kardeşi için değil, Zeynep’in yardımı için de minnettardı.

    He was grateful not only for his sister but also for Zeynep's help.

  • Işık, İstanbul'un karanlık sokaklarına geri döndü.

    The light returned to the dark streets of İstanbul.

  • Karanlık yavaş yavaş çekildi.

    The darkness gradually retreated.

  • Can, artık öğrendiği bir şey vardı.

    Can had learned something now.

  • Bazen, en karanlık anlarda bile bir ışık bulmak mümkündü.

    Sometimes, even in the darkest moments, it was possible to find a light.

  • Güven ve işbirliği, bu dünyada ayakta kalmak için şarttı.

    Trust and cooperation were essential to survival in this world.

  • Zeynep de gitmiş gibiydi.

    It seemed Zeynep had vanished as well.

  • Belki tekrar karşılaşacaklardı.

    Perhaps they would meet again.

  • Ama şimdi, Can ve kız kardeşi, ellerini birbirinin avucunda sımsıkı tuttular ve yeni şafağın aydınlattığı yolda ilerlediler.

    But for now, Can and his sister held each other's hands tightly and moved forward on the path illuminated by the new dawn.